Eski çağlarda, Batı Anadolu’nun Lydia/Lidya adı verilen kesiminde bulunan Manisa’nın ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmiyor. Ancak MÖ. II. bine kadar çıkan bir geçmişi bulunduğu ileri sürülen şehrin ilk yerleşiminin bugünkü yerinden 7 km doğuda bulunan Yarıkkaya mevkiinde olduğu ve Tantalis adını taşıdığı, MÖ XII. yüzyılın başlarında meydana gelen büyük göç hareketleri sırasında şehrin tahrip edilerek ortadan kaldırıldığı, sonra aynı yerde Sipylos adıyla yeni bir şehrin ortaya çıktığı düşünülmektedir.
Manisa ovasında M.Ö. 2000 yılından beri bağcılık yapıldığı bilinmektedir. 16. ve 17. yüzyıl, kumaş dokumacılığı dericilik ve tarım ürünleri ticaretinin en yoğun yapıldığı yüzyıllardır. Manisa'da önemli bir işletmecilik alanı da dericilikti. Deri; ayakkabı, at koşum takımı, kırba, matara gibi çeşitli eşyaların yapımında kullanılması bakımından hem halkın hem de ordunun ihtiyaç duyduğu bir madde idi. Deriler tabakhanelerde işlenir ve deri işleyen esnafa da debbağ denirdi. Manisa'da kösele, beyaz meşin, sahtiyan ve sarı meşin üretilirdi ki Manisa sahtiyanı, İstanbul’un ki ile aynı kalitede idi.
1843 yılında Hereke'de kurulan dokuma fabrikasına 1891 yılında Manisa ve Sivas'tan ustalar getirtilip halı kısmı açılması, Manisa'da halıcılığın da geliştiğini göstermektedir. Manisa'da ticaret, Manisa çarşısında yapılmaktaydı. Çarsı bu günkü Hatuniye Camii, Çeşnigir camii, Alaca hamam, Kurşunlu han ve Yeni han sınırları içinde kalan bölgedir. Saraçlar, dericiler, mutaflar, abacılar, yemişçiler, pamukçular, kürkçüler, takkeciler bu çarşıda bulunuyorlardı. 1575 yılında 235’ i vakıflara ait olmak üzere 500'ün üzerinde dükkân vardı.
Manisa'da hayvancılık da hayli gelişmiş bir ekonomik faaliyet alanı idi. Balıkesir, Manisa, Aydın, Bursa yaylaları dolayısıyla binlerce sürünün beslendiği koyunculuk alanlarıydı. 19. yüzyılda gelişen ve yabancı ülkelerde piyasa arayan sanayi ve ticaretin İzmir’i merkez seçmesi, Manisa’yı İzmir'e bağlayan demiryolu, Manisa’nın ekonomik yönden eski hareket ve önemini kaybetmesine neden olmuştur.
Şehzadelerin valilikleri döneminde Manisa ilim ve irfan yuvası olmanın yanında, imar faaliyetleri yönünden de en üst düzeyde nasibini almıştır. Bu gün Manisa'da yaşayan tarihi kültür mirası bu yükselme devrinin ürünüdür. Manisa'daki Osmanlı eserleri devrin ruh halini, ihtişamını, sağlam karakterini, hala eski zindelik, güzellik ve büyüklükleri içinde saklamaktadır.